8 Şubat 2012 Çarşamba

Ne yapıyoruz















Maskaralıkla kahramanlık arasındaki ince çizgideymiş, kaplumbağa hızındaki aksak duygularım. 
Ben zaten ansızın diz çöküp, bir an sonra kafa uçuran aklımdan davacıyım. 
Anılarım çiçek bahçesinde gezinen çocuk değil ki şimdi, sadece tozlu çatı katındaki anlamsız bir yığın. 
Ben ya yıldızlarla oynayan adamlara karşılık veremeyen kumsaldaki küçük kızım, ya da erjderhanın boynuna zincir takıp korku saçan süper kadın.

***
Duygularım, aklım, anılarım, neye benzeteceğime karar veremediğim benliğim ve tüm bunlarla olan yıpratıcı geçimsizliğim; tek bir gerçeği farkedişimin yadigarı. Hissettiğimi yaşarım diye haykıra haykıra, hissettiğim hiç bir şeyi yaşayamamışım. Pervaneler kadar hızlı yer değiştiren hislerle bunu başarmak çok da kolay olamazdı. Ki etraf da -benden hızlı olmasın ama- gayet hızlı karar değiştirdiğinden, bana şimdi geceleri karanlıkla konuşan harflerim yardım edebiliyor, zamanın saçlarından tutabileyim diye.

***

Bu zamanı da konuşa yaza insana benzetecekmişiz gibi geliyor bana, zamanın saçı, zamanın eli, zamanın bilmemnesi...
Ne yapıyoruz biz hakkaten?

***

Maddeye ruhumuzu işliyoruz.


Nilgün



2 yorum: