2 Nisan 2013 Salı

kor renkli kelebekler



Bir orman bir  insandan daha yavaş ölür. Yok olması yıllar sürebilir fakat yok olduğunda sonsuza kadar yok demektir. Üstelik onunla birlikte tüm yaşam formları da ölür. Becerebilenler kaçar, beceremeyenler ormanın kaderini paylaşır. Orman için hızlı ölüm yangındır.  İçinde çok fazla taş barındırırsa orman, kolay kolay yanmaz.  Ne zamanki yeşilin tüm güzelliğini dünyanın binbir türlü rengiyle yarıştıracak kadar canlı, içinden geçenlere yaşam enerjisi  yükleyebilecek kadar dinç olur orman; işte o zaman ufacık bir kıvılcımla alev alev yanar gider. İnsan gibi. Enerjisinii, dinçliğini, güzelliklerini, ruhunu ömrüyle kıyaslanmayacak kadar kısa bir zaman diliminde alevlere teslim eder. Taşlaşmayı küllerinden doğmak zannedip, yeşilinden vazgeçer.  
Bazen rüyalarımda çamların alev aldığını görüyorum. Her bir çam bir alev dilimi oluyor. Daha dikkatli bakınca bunların çam değil insan olduklarını görüyorum. Her biri tek bir çığlık atmadan yanıyor. Ağaçların altında dolaşıyorum ve bunlar alev değil kor renkli kelebekler deyip duruyorum.
Bir yanda taşlaşıp çirkinleşek orman, diğer yanda kordan kelebekler. Hangisi gerçek bu rüyada. Dinç ve duru ormanın taşlaşması mı, yoksa bu alevlerin içinde uçuşan kelebekler mi?
Ormanın bilinci yok, insanın var.  Bilinci olmayan ormanı yakan kıvılcımı insan yaratmaz mı? Bunun adı nefret olabilir ancak. Çamları, kozalakları, çiçekleri, kızıl karıncaları, uğur böceklerini; yani huzuru ateşe veren nefrettir. Onun  sonuçlarını sıralayabilirsin fakat asla tanımlayamazsın

çünkü o yakar ve taşlaştırır.
çünkü insan yer, ürer ve kendi geleceğini öldürür. 

Nilgün 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder