3 Şubat 2012 Cuma

Bir 'gereksiz' üçleme


(...)
Eğer tüm bunların asıl nedeni uyumsuzluksa, söyleyebileceğim tek doğru yaşamın özünde bir çelişki olduğudur. Hangi akıl sınıfından, hangi duygu güdümünden bakarsak bakalım; seçim zorunluluğu üzerimize yükleniyorsa çelişkinin kaçınılmaz olacağını görebiliriz. Bu çelişkiler bazen sadece kırmızı yada siyahın seçiminden ibaretken, çoğu zaman daha karmaşık kılıklarla karşımıza çıkar. Bu karmaşaya ayak uyduramayanlarımız uyumsuz damgasına layık görülürken, karmaşanın kendisinin ‘uyumsuzluğu’nu gözden kaçırırız ya da büyük olasılıkla görmezden geliriz. Yaşamın tamamının sürekli bir seçme işleminden ibaret olduğunu söylememiz yanlış olur kuşkusuz. Fakat süregelen uyumsuzluk göz önünde bulundurulduğunda seçmeden yoksun bir yaşam tasarlayamayacağımız da ortadadır. Öyleyse yapmamız gereken uyumsuzluğa uyum sağlamaktır. Evrendeki en çözümlenemez çelişki de, kanaatimce bundan başka bir şey değildir.

‘Konuşmak düzeltmektir’ diye düşünenler kurduğumuz bu ‘uyumsuzluk-seçme-çelişki’ düzeneğini sözcüklerle kırmaya çalışırlar. Fakat unutmayalım ki sessizlik bir anlam içermeseydi, bugün anlam kavramının tek tutarlı şahidi sözcükler olabilirdi. Benim inancıma göre evrendeki bu üçlemenin kırılmasıyla alakalı tek ve en güçlü ihtimal sessizlikten doğacaktır. Sözcüklerin yarattıkları anlam karmaşalarıyla sadece çelişkilere ve dolayısıyla uyumsuzluğa hizmet ettiği bir zaman diliminde sessizlikten başka çare aramak pek mümkün gözükmemektedir.  Uyumsuzluk çağın yarasıysa ve sözcükler bu yarayı kaşıyan tırnaksa, bunca özenle kaşınan yaranın en sonunda haz vermeye başlayacağını görememek için bir nevi kör olmak gerekir.

Uygulanabilirlik açısından bakıldığında; seçimler ve çelişkiler içerisinde sessizliği tercih etmek çoğu zaman adaletsizliklere neden olacağından, ilk etapta sadelikten yana olmak ve bu doğrultuda çözüm oluşturmak en uygun yol gibi gözükmektedir. Bu mutsuz bir akıl düzeninin iki yüzlülüğünü temellendirecek olsa da; bunu sınırlı bir koşulun acısına yeğ tutmak gerekmektedir.

Uyumsuzluğa uyum sağlamamak adına, kelimelerimizi sadelik içinde susalım.
(...)

Nilgün

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder