4 Şubat 2012 Cumartesi

'müşkülpesent'


Sorular ve ‘müşkülpesent’ cevaplar

Yalnız kaldığınızda merak ettiğiniz, sizi yatağınızda fıldır fıldır döndüren o sorular ve rahatlamanızı sağlayacak cevapları – bir nebze küçük düşmeniz de mümkün.

***

Hep yeniden bulabilir mi insan, hep sürdürebilir mi?
Tutumlarınızı ayrıcalıklı bir coşkunluğa dayandırıyorsunuz ama ne kadar süre, nereye kadar?
Aşmaya çalıştığınız ne, kendi özdeviniminiz mi?

***

Yaşama dair kurallarımız var, kesikli ve kesiksiz çizgilerimiz, bir de kırmızı olanlar.
Kalıyorsak da, gidiyorsak da biz hep haklıyız. Kurallarımıza uydurduk çünkü yaşadıklarımızı, yaptıklarımıza uygun kılıflarımız vardı ya da kılıflarımıza uygundu çaldığımız minareler. Biz haklıyız, biz o kadar çok haklıyız ki; gitmek ya da kalmak bile hafif birer mükafat olur davranışlarımıza; biz geri dönebilecek kadar haklıyız.
Haklı olabilmeyi öyle inceden tasarladık ki; genel eylem kuralları bile koyduk kendi kurallarımızdan ayrı; hatta daha da ileri gittik yeri geldiğinde, o kuralları zaten var saydık bizden hariç şekilde..
Yeniden bulabildik bu yüzden, gittiğimizi kabul etmemiştik çünkü. Gelmemiştim ki diyen bizler, nasıl kabul edebilirdik ki gidişimizi? Gelmeyen ve gitmeyen bizler, nasıl yapabildik bilemiyoruz ama, geri dönmeyi becerebildik. Ve ‘haddimiz olmayanmış gibi gözüken’ şeyleri yapmaya alışık ‘şımarık’ bizler öyle ileri gittik, öyle, öyle çok ileri gittik ki, geri dönebilmekle kalmadık bir de yeniden bulabildik. Hep sürdürülebilir mi diye sormayınız bu yüzden, sürdürülememesi için bir neden var mı? Bunca imkansızı gerçekleyebilen bizler, bunun mu üstesinden gelemeyeceğiz, ne dersiniz?

*

Bizler umutsuz bir coşkunluktan çıkmadık ki yola coşkunluğumuzun ayrıcalıksız olduğunu söyleyebilsin herhangi biri. Büyük mutluluklar gibi büyük acılar da küçük bir hamlenin önderliğinde doğarlar. Küçük hamlelerimizin zamanı her koşulda belirsizdir. Süre bizim heyecan kaynağımız, bir nevi adrenalinimiz olduğundan, nereye kadar ve ne kadar süre soruları bizim kurallarımız çerçevesinde anlamsız birer çöp yığınından başka bir şey değildir.

*

Bir derdi kendinde ve başkalarında bulunduğu biçimiyle ortaya koymak bizler için uygun bir şey olsa bile buradan yola çıkılarak ulaşılacak sonuç yaşanmış bir eleştiriden başka bir şey olmayacaktır. Ki bizler asla kendimizi eleştirmeyiz. Eğer eleştirseydik aynalarımızın değişmez oyunları bozulabilirdi ve saklamaya çalıştığımız uyumsuzluğumuz ortaya çıktığında kendi kendimizi aşmamızı engelleyebilirdi. Aşmaya çalıştığımız şey aynanın bize gösterdikleridir; devinim ise bizler için karşı konulabilirdir.

Nilgün

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder