(...)
-
İtiraf
etmem gerekiyor ki seni üzmekten korkacak kadar derin bir sevgiyle sevmiyorum.
+ ...
-
Doğrusu,
şimdi beni kaybetmenin seni çok üzeceğini de düşünmüyorum.
+ Haklısın, çok üzülmem..
(...)
+
( ..Çünkü, içimde bir yerlerde, ne olursa olsun benden vazgeçemeyeceğini
biliyorum. Gitsen bile vazgeçemeyeceksin. Biz birbirimize bağlıyız, sadece
bunun farkında değilsin. Belki de yıllarını gece gündüz beraber geçirmiş
sevgililerden bile güçlü bir bağ var ikimizin arasında. Üstelik bu bağı biz
kurmadık, bize verildi. İstesek de bunu asla koparamayacağımızı biliyorum.
Belki de ihtiyacın olan tek şey zaman, ileriye doğru akmasa da geriye doğru
akan bir zaman. Geçmişi yeterince
hatırlayamıyorsun, ya da şimdiki zamandaki ben geçmişten biraz farklı. Ne
yazık.. İnsan kendisi için yılların geçtiğini kolay kolay anlayamıyor;
yaşlanmanın ya da ölümün hep başkaları için olduğunu sanıyor.. Bunları ona
söylemeli miyim? Susuyorum ama bilmezse gerçekten gidecek! Tanrım doğru olan
ne? Belki de şanssızdık biz. Evet biz şansızız, bunun başka bir açıklaması
yok.)
-
( Tanrım.. Bu tüm çekiciliğini amansız bir acımayışla ortaya döktüğü
bakışlar, dudaklarının hareketi, ellerini kullanışındaki zerafet; üzgünken bile
dik duran bedeni, ne kadar güçlü, ne kadar güzel, ne kadar da ‘kadın’.. Bunlar
hep geçmişten kalan ve tekrarlanan şeyler, ama etkilenmemek elde değil.. Keşke
hayatı geriye doğru yeniden yaşamak mümkün olabilseydi; önümde kalın bir deste
gibi duran bu resmi sayfa sayfa soyup o ilk yüze geri dönebilirdim belki. Zor,
sandığımdan çok daha zor.. Ne olursa olsun hayatımı durdurmamalıyım, durup
geçmişe bakmaya başlarsam yaşamak, bunu yapmak çok daha zor olacak.. Doğru mu
bu, kesin olarak bilemiyorum; günün birinde o da soracak kendine, doğru olan
buydu diyecek.. Peki ya ben, doğru mu yapıyorum.. Bilmiyorum, hem kaç kişi
kendince eşsiz bir maceranın ardından ‘ tam isabet’ diye bağıracak kadar şanslı
olmuştur ki? İşte bu, bütün mesele şanssızlık.)
Nilgün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder