*Birkaç sayfada bir ömrün muhasebesini yapmak, hem tehlikeli hem abes.
***
Hiçbir şey birbirinin aynısı değildir, ama biz
benzetiriz.
Bundan yaklaşık
bir sene önce suratıma ‘dan’ diye vurdu hiç tatmadığım bir duygu. Belki de
yirmili yaşlarımın en derin düş kırıklığını yaşattı bana.
Her şey olmadan
önce anlaşılamamak hiç bir problem teşkil etmezken, o duygunun suratıma
çarpmasına sebep olan şeyi hissettim; en azından annemin anlamasını istiyordum.
Hatta beni öyle bir anlayabilmeliydi ki, bir kaç cümleyi geçmemeliydi söylemem
gereken şey. Ama ne oldu?
Olmadı. Kendi
kızını, çocukluğunu büyüdükçe besleyen çocuğunu, beni, anlamadı annem. Bilinçaltına
küçüklükten itibaren öyle derin işlenir ki anne-kız ilişkisinin mükemmelliği
beni hiç kimse anlamasa annem anlar diye güvende hisseden ben, o gün ‘limansız’
kaldım. Sığınamadım. Aklım yettiğinden beri, yaşadığım en küçük olaydan en
büyüğüne kadar sınandığım konular hep yalnızlıkla alakalıydı ve ben o ana kadar
hakkaten hiç yalnız hissetmediğimi anladım.
Dışarıdan
bakıldığında pek de önemli gözükmeyen bu konu içten içe beni bütünüyle etkiledi.
O günden sonra verdiğim her kararda, yaptığım her seçimde göz önünde
bulundurduğum ‘bir ihtimal daha’ olmasına sebep oldu.
Hiçbir şey birbirinin aynısı değildir, ama biz
benzetiriz.
Bundan yaklaşık
bir sene önce suratıma ‘dan’ diye çarpmasa da bu sefer, yine ilk kez tattığım
başka bir duygu daha yaşadım. Yirmili yaşlarımın en derin ikinci düş kırıklığı
da bu olsa gerek.
( Yaklaşık on beş
dakika boyunca ellerim klavyede ekrana baktım. Bunu takip eden diğer yirmi
yirmi beş dakikalık kısımda ise yazıp yazıp sildim. Anlatmak gereksiz dersem
küçümsüyormuş gibi olurum. Anlatmaya hazır değilim dersem, gereğinden fazla
büyütmüş olurum. Anlatmak istemiyorum dersem saçma olur, o zaman bilgisayarın
başında bu word dosyasıyla ne işin var diyebilirsiniz. Bu kısmı anlatacak kadar
yetenekli değilim demek yine en güzeli olacak, ‘suç’u kendi üzerime alırsam her
zaman yaptığım gibi, sorun çıkmayacaktır. Sadece neyle alakalı olduğundan
bahsedebilirim. ‘İlk gerçek aşk, iki buçuk sene, ayrılık.’ Yeterli oldu
sanırım.)
Hiçbir şey birbirinin aynısı değildir, ama biz
benzetiriz.
Bundan yaklaşık
dokuz on ay önce suratıma ne ‘dan’ diye ne de ‘tıs’ diye çarpan ama beni üçüncü
kez baya sağlam şekilde yaralayan başka bir şey daha oldu.
Bunu da
kelimelerle özetleyebilirim belki; ‘dost, kazık, karşı saldırı, stres ve zaten
elde olanın üzerine yüklenmiş ekstra yalnızlık’.
Benim kardeşim
yok. Çevremde çok insan var ama hani derler ya ‘çok kadın hiç kadın’ diye;
bendeki de o hesap ‘çok insan hiç insan’. Bu yüzden bu durum da beni iz
bırakacak şekilde üzmüştür.
Hiçbir şey birbirinin aynısı değildir, ama biz
benzetiriz.
Annemle alakalı
farkındalığımdan sonra hayatımda hiç bir şey yapıcı şekilde gelişmedi. Genel
anlamda hep yıkım yaşadım. Durumun özeti bu olabilir sanırım.
Gelelim
aralardaki ‘Hiçbir şey birbirinin aynısı değildir, ama biz benzetiriz.’
Cümlesinin manasına.
Annemle alakalı o
‘dan’ diye vuran duygudan sonra onunla buna benzer pek çok olay yaşadık tıpkı
öncesinde de yaşadığımız gibi. Ama benim aklımda sadece o olay yer etti. İkinci
vurucu durumumdan sonra da (önce de) benzeri bir kaç durum yaşadım fakat hiç
biri aklımda onun kadar yer etmedi.
Üçüncü durum
zaten gündelik hayatta herkesin hergün her an yaşadığı bir durum. Ben de
defalarca yaşadım bunu öncesinde ve sonrasında fakat hiç birinde bu kadar
üzülmedim.
Söylemeye
çalıştığım şu; başkalarının anlattıklarını dinlerken ya da kendi tahlillerimizi
yaparken bizler hep mevcut durumu başka durumlara benzetiriz ya, mutlaka bir
bağlantı kurarız ve ona göre karar veririz. Ama hiç bir olay birbirinin aynı
değildir. Kendi yaşantımı düşündüğümde bile birbirinin aynı gibi gözüken onca
olay içinde beni derinden etkileyebilen üç farklıyı bulabiliyorsam ben, kendi
yaşantımdaki olaylarımı başkalarının olaylarıyla bırakın eş tutmayı denk tutmak
bile haddime düşmez. Bu yüzden kimseyi yargılamam, kimsenin de beni
yargılamasına müsaade etmem. Sonuçta;
Hiçbir şey birbirinin aynısı değildir, ama biz
benzetiriz.
***
Nilgün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder