6 Aralık 2014 Cumartesi

Okul

Yaşamak istediğim hayatı yaşamadım ben hiç. İlkokul döneminde, o sımsıcak uykudan uyanıp sabahın altısında, daha sekiz yaşındaki öğrencilerini bile sınıflayan, ayıran, sırf apartman görevlisinin çocuğu diye, ailesi karşı çıkamaz diye, o minicik neslihanın kafasında tahta cetvel kıran, kendime küskünlüğümü farkedemeyip sizin kızınız sorunlu demek için annemi okula çağıran gaddar öğretmenimin sınıfına gitmeyi istemedim. Babam saçlarımı tarardı, kuruturdu. Annem atkıyı yüzümün tamamına sarar, bereyi mümkün olsa belime kadar indirmeyi isterdi hasta olmayayım, okula gidebileyim diye ama, ben hasta olmak isterdim. Servisten atlayıp ters yöne kaçmak isterdim. Kaçamazdım. Tahtaya kaldırılıp üç basamaklı bir sayıyı iki basamaklı bir sayıya bölemiyorum diye öğretmenim tarafından aşağılanmayı hiç istemedim. Orta okulda fransızca öğrenmek istemedim. Adımı nerede oturduğumu ya da karnımın ağrıdığını fransızca söyleyebilmem için beni zorlamasalardı ezberlemezdim de. Tercih listesine yazdığım o liseye gitmeyi hiç istemedim. Fonksiyonları çok iyi öğrendim, matematik sınavlarından 100 aldım ama arkadassız kaldım. Oysa istememiştim. Şarkı söylemeyi severdim. Roman okumayı. Şiir yazardım. Serviste bir Ali vardı mavi gözlü. Şiirlerimi okumuştu. Yemeğe gitmiştik bir haftasonu. Sonra okulun en güzel kızıyla çıkmıştı benim yerime, çünkü matematik sınavım vardı onunla sevgililer gününde sinemaya gitmemiştim. Zaten çirkindim de :)))  ilk okulda beni hep en arkaya oturturlardı, göremezdim yazılanları. Tembel der çıkarlardı işin içinden. Bu yaptığınız haksızlık diye bağırdım bir gün sınıf öğretmenime yine annemi çağırdılar okula kızınız tek çocuk olduğu için sorunlu demeye. Okulu sevmezdim ben. Bir arkadasım seni s...m oğlum diye küfretti sıra arkadasıma, sevişmek kötü bir sey mi neden böyle konusuyorsun diye itiraz ettim, adımı sapığa çıkardılar. Annem yine okullarda. ben okulu hiç sevmedim. Lisede koroya katıldım. Ailemden gizli. Şarkı söylemeyi severdim ben. Matematikte yüz alıyorum diye beni sevmeyen arkadasım solo türkü söyledi o yıl sonu gecesi. Benim sıram bir sekilde iptal oldu. zaten gizli katıldığım koroyu, ben türkü söyliycem diye, beni dinlesinler diye itiraf edip zorla o geceye getirdiğim ailemle boynum bükük geri döndüm eve. Okulu sevmezdim işte. Gittim odtüyü kazandım, herkes tıp olmadı diye neredeyse taziye mektubu gönderecekti eve. Ben okulu nasıl seveyim? Bin türlü haksızlığa şahit oldum Odtü de. Bin türlü oyuna şahit oldum gözümle, insanların yere göğe sığdıramadığı Odtü de. Ben okulu sevmiyorum arkadas. Ben okumayı seviyorum. Ben şarap içmeyi, dostluğu, Cemal süreyayı, gözlerinin içine baka baka sevmeyi, aşkı; ben Orhan Veli, edip cansever seviyorum; ben dürüstlüğü; ben haksızlığı bas bas bağırmayı, yazmayı seviyorum, sevinçleri paylaşmayı; ağlayanla ağlamayı, yeşili seviyorum, top oynamayı; çimleri, çiçekleri; mihail'i tartışmayı, doğruyu konuşmayı, Zeki müren dinlemeyi, uzayı düşünmeyi, gamzedeyim deva bulmam diye mırıldanmayı, elini tutmayı, çalışmayı da seviyorum da; okulu sevmiyorum arkadas... Dersler değil yük olan, çalışmak değil; yük olan iki yüzlülük, yük olan haksızlık, yük olan saçma sapan zorunluluklar. Sorumluluklar değil yük olan; bomboş egolu insanlar. Yoksa kim istemez mutlu olmayı, ama mutsuzluğa da var mısın der miydi hiç?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder