8 Haziran 2015 Pazartesi

sorular sorular aklımdaki sorular :P



          Uzay... Uçsuz bucaksız bir boşluk mu? Yoksa içinde bilinmeyenleri barındıran, keşfedilmeyi bekleyen bir derya mı? Belki de çok daha yakın olanlardan başlamamız gerek sorgulamaya. Evimiz olan Dünya hakkında ne kadar bilgiye sahibiz? Kimler yaşadı yeryüzünde. Neler keşfetti? Bize hangi bilinmezin kapılarını açmaya çalıştılar? Antik kalıntılar, piramitler bize bir mesaj mı veriyor? Farketmeden geçen zamanın içinde felaketimize mi yürüyoruz? Adını bile telaffuz ederken zorlandığımız adı farklı kaderi aynı ülkeler asırlardır bombalanırken, insanlar obezitenin pençesine girmeye zorlanırken, bin türlü siyasi düzenbazlığın içinde, algılarımız farklı tuzaklarla yönetilirken,  bizler aslında nelerle uğraşmalıyız ve nelerle uğraşıyoruz? Bunlar benim aklımdaki soruların sadece bir kısmı. 


          Yeryüzünden 180 km yukarıdan dünyaya serbest düşüş deneyleri yapılıyor. Etrafımızda dolanan bir sürü uydu var. Makineler, uzay araçları atmosferin korumasının dışındaki kozmik tehlikelere meydan okuyor ve uzayda geziniyorlar. Voyager güneş sisteminin dışına çıkıyor. Oysaki 5 milyar yıl önce yoktuk. Dünyamız da yoktu. Toz bulutlarından bugüne geldik. Oksijenle nefes alıyoruz. Kemiklerimizde kalsiyum var. Bir sürü mineral, su her sey bizim için ve varız. Peki 5 milyar yıl sonra da olacak mıyız? Hatta o kadar vaktimiz var mı? Yoksa ne yapacağız? Nereye gideceğiz? Gidebilecek miyiz? 


          Filmlerde büyük göktaşları dünyaya yaklaşıyor ve yaşamımızı tehdit ediyor. Vuruyoruz ve kurtuluyoruz. Dünyanın çekirdeği deprem deneyleri yüzünden manyetik alanın bozulmasına yol açacak davranışlar sergiliyor. Çekirdeğe iniyoruz bombardıman yapıyoruz. Doğal dönüşü sağlıyor dünyayı bir kez daha kurtarıyoruz. Sonra filmlerin konuları uzaylı istilalarına doğru kaymaya başlıyor. Kendi gezegenlerini tüketen uzaylılar gezegenimizi almaya çalışıyorlar, savaşıyoruz, kurtuluyoruz. Peki biz gezegenimizi tüketirsek ne olacak? Sonra yapımcılar filmlerinin konularını dünyadan gitmek üzerine kurmaya başlıyor.  Yeni gezegenler bulmak, insanlar için. Gitmezsek aç kalacağız, gitmezsek kavrulacağız, gitmezsek sular altında kalıp boğulacağız. Filmler bize yok oluşumuzu göstermezler. Solucan delikleri vardır, ileri teknolojiler vardır, cesur astronotlar, bilim adamları vardır. Çok fazla zorlukla karşılaşırlar ama başarırlar. İnsanlığı bir kez daha kurtarırız ve içimiz rahatlar. 


          Başlangıcını yaşama dair endişe veren gerçek öngörülerden alan bu filmlerin sonu mutlu. Bizlerin ve bizden kuşaklar sonrasının çok da dert edinmesini gerektirmeyecek kadar uzun zamanlardan bahsediliyor bu öngörülerde. Rahatız. Onlar düşünsün diyoruz. :) Ama merak etmeden de duramıyoruz. Gerçekten yapılabilir mi? Bir yandan bu dünyada kalabilme süremizi uzatıp, bir yandan da gidebilmenin yollarını ararken insanoğlu başarılı olabilir mi gerçekten?  Bu  da benim sorum. :)




Nilgün

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder