19 Mayıs 2014 Pazartesi

Çevresel Sürdürülebilirlik ve Okul Yönetimi Analojisi

Çevresel sürdürülebilirliğin gerçekleşmediği doğrusal sistemlerde işleyişe baktığımda, hayalimde canlandırdığım okul yönetiminin gerçekleşmemesinin sebepleriyle benzer durumlarla karşılaştığımı farkettim. Bu tespitimle ne demek istediğimin daha açık anlaşılabilmesi için bahsettiğim doğrusal sistemi ve açıklarını kısaca anlatmak istiyorum.
Sürdürülebilirlik kelimesine odaklanıp varolması gereken sisteme dair akıl yürüttüğümüzde bu sistemin dairesel bir yapısı olması gerektiğini farketmemiz çok da uzun zaman almayacaktır. Çünkü hangi alanla ilgili bir sürdürülebilirlikten bahsedersek bahsedelim, olmazsa olmazlarımız tüketilenin yerine koyulması, işin ‘temiz’ yapılması, gerekenden fazlasının kullanılmaması, sistem içindeki insan faktörünün görmezden gelinmemesi ve belki de biraz köklerimize bağlı kalınması olmalıdır. Bu kuralların tersine işlemesi bir taraftan sistemi daireselden doğrusala kaydırırken, diğer taraftan da sistemin açık vermesine sebep olur.
Şimdi tanımladığımız bu olmazsa olmazlarımızı ve varolan sistemin açıklarını biraz daha detaylandıralım. Üzerinde konuştuğumuz sistem düzenli olarak alışveriş merkezlerine gidip evimize aldığımız eşyaların sistemi olsun. Yani, daha 3-4 sene geçmeden değiştirdiğimiz cep telefonlarını düşünelim. Hani şu 15 sene içerisinde resmen evrim geçiren telefonlar. (Şekil-1)

Şekil-1
Bu telefonların yapım aşamasından evimize gelmesine ve oradan çöpe gitmesine kadar olan süreçte gerçekleşen katliama ve bu katliamın ‘kibar’ isimlerine bakalım.
Materyal Ekonomisi – (Katliam Ekonomisi)
1.      Kaynak edinimi – (Doğanın yok edilmesi ve çaresiz insan üretimi)
2.      Üretim – (Eşyalara zehir yerleştirilmesi ve çaresiz insanlar üzerinden kazanç sağlama)
3.      Dağıtım – (Emek sömürüsü)
4.      Tüketim – (İnsanların kafayı alışverişle bozmalarını destekleme)
5.      Atıkların Kaldırılması – (Çöpleri nereye biriktireceğini bilemeyip 3. Dünya ülkelerine             
                                        kakalama)


İşte bizlere öve öve bitirilemeyen doğrusal sistemimiz. Buraya kadar iyi de bunun okul yönetimiyle ne alakası var demiş olabilirsiniz. Sabredin.
Bu 5 maddeyi açıklamadan önce söylenmesi gereken bir durum var. Bu sistemin doğmasının asıl nedeni, gerçekte halkın yanında yer alması gereken hükümetlerin, yıllardır büyümesi bir türlü durdurulamayan şirketlerin tarafına geçmiş olmasıdır. (Şekil-2)

Şekil-2
·      Birinci durumda ağaçlar kesilir, doğa maden çıkarmak için tahrip edilir, su tüketilir ve hayvanların yaşam alanları ellerinden alınır.
Sistemin doğurduğu açık: ‘Çaresiz insan üretimi’. Yani yaşam alanları tahrip edilen insanlar, çaresizlikten şehre göçerler. Tek amaçları yaşamak için kazanmaktır.
·     İkinci durumda zehirli kimyasallar doğal kaynaklar ve enerjiyle harmanlanarak zehirli ürünlere dönüştürülür. Adına üretim denilen bu etapta oluşan kirlilik önü alınabilir kadar küçük boyutta da değildir.
Sistemin doğurduğu açık: Yaratılan çaresiz insanlar bu etapta ucuz işçi olarak kullanılır. Doğurganlık çağındaki genç kadınlar zehirli atıkların çıktığı fabrikalarda çalışmak zorunda bırakılır ve bu yüzden bizler de besin zincirinde en yüksek seviyede zehirli madde bulunduran gıdanın anne sütü olarak açıklanmasına hiç şaşırmayız.
·      Üçüncü durumda bütün bu eşyaları nasıl bu kadar ucuza alabiliyoruz diye düşünmeden gidip satın alırız. Oysa satın aldığımız bu eşyalar üretiminden o raflara gelinceye kadar kayıt altına alınmayan maliyetler ve sömürülen insan emeği sayesinde o kadar ucuzdur. Belkide aldığınız o MP3 çaların Kongoda çalışmak zorunda olduğu için okula giden bir çocuk tarafından birleştirildiğini; hammaddesinin afrikadan, parça üretiminin çinden sağlandığını bilmiyordunuz.
Sistemin doğurduğu açık: Emek sömürüsü
·        Dördüncü adım ise her sene yenisi çıkan bilgisayarların yetersiz kalıp, tek bir parça değişimiyle hallolacak eksikliğin, parçanın şeklinin uygunsuz olması sebebiyle yeni bilgisayar alımıyla sonuçlanması aşaması. Ya da moda kavramını kullanarak aslında eskimeyen ayakkabıların bir sene ince diğer sene kalın topuklu olanlarının satılması.
Sistemin doğurduğu açık: ‘Mutsuz bireyler’. Alışveriş yapan sonra ödemek için deli gibi çalışan sonra yine alışveriş yapan sonra yine çalışan mutsuz insanlar.
·   Son adımda da çöpe atılan eşyaların nasıl yok edileceği. Yakılan çöplerin yarattığı kirlilik. Gömülmesi için gönderilen ülkeler. Ülkeden ülkeye çöp satışı gibi saçma sapan bir icraat.
Sistemin doğurduğu açık: Başka ülkede yakılan çöplerden çıkan gazlar hava akımıyla yine aynı ülkeye taşınıyor. Sonuç: ‘Küresel ısınma.’ 

Sistem doğrusal. Asla geri dönüş olmuyor. Sadece tüketime ve yok etmeye dayalı. Çözümü, yani sürdürülebilirleştirilmesi mümkün. Temiz üretim çalışmalarıyla, işçi hakları düşünülerek, adil ticaret öngörülerek, bilinçli tüketimin yaygınlaşmasıyla, çöp yakımının durdurulmasına çalışılarak ve hükümetin halkın yanında yer almaya karar vermesiyle, mümkün. (Şekil-3)

Şekil-3: Dairel Sistem
         
Şimdi gelelim bu işin okul yönetimiyle benzerliğine. Okul yöneticilerini sınıflandırmaya kalktığınızda, karşınıza şaşırtıcı şekilde yine doğrusal bir sistem geldiğini görüyorsunuz. (Şekil-4) Önce bu sistemin şekline bir bakalım, sonra detaylarına ve sonra da sistem açıklarını, çevresel sürdürülebilirliği düşünmemizi sağlayan sistemin açıklarıyla karşılaştıralım.

Şekil-4

1) Yetkeci Yönetim / Yönetici Davranışı

Otokratiktir yani yönetici tüm yetkileri elinde toplar. Yönetmenin verdiği buyruklar astlarca koşulsuz yerine getirilir.Yönetsel gücün kaynağı; yasalar ve makamdır. Yönetici üstün adamdır. Ödül ceza sistemi uygulanır ve itaatsizlik durumunda en ağır ceza verilir. Yakından ve sıkı denetim mevcuttur.
Sistemin açığı: İnsan ilişkilerinin gerektirdiği dengeli düzeydeki ilgi, dostluk, ‘biz’ olmak anlayışı ve güven bu tarz bir yönetim anlayışıyla sağlanamaz. Bu da sistem içindeki insan faktörünün ve ihtiyaçların bir kısmının yok sayılması anlamına gelir ki; bu bizleri eşyaların hikayesinde bahsettiğimiz sistemin ilk adımındaki açıkla neredeyse aynı sonuca ulaştırır. Ayrıca okulun hiyerarşik yapısı daha  az basamaklı ve esnek kurallara sahip olmalıdır. Yöneticiyi bu kadar yetkilendirmek ve üst kademeye çıkarmak okul gibi kurumlarda akıl işi değildir. (Şekil-5)

Şekil-5

2) Koruyucu Yönetim / Yönetici Davranışı

İnsan İlişkileri Kuramı’nın ürünüdür. Çalışanın yaptığı işten doyum elde etmesi sağlanmaya çalışılır. Çalışan düş kırıklığı, zorlanma ve kavgacı tutumdan sıyrılıp güvene kavuşturulur. Çalışanın gerilimsiz, bunalımsız bir ortamda çalışması için gereken ortam yaratılır. “Çalışanlara hak ettikleri ekonomik yararlar sağlanırsa, çalışanda kendisini örgüte adayacaktır” anlayışı vardır.
Sistemin açığı: Bu yönetim sistemi insan faktörü açısından sıkıntısızmış gibi gözükse de buradaki açık bu uygulamanın ‘çalışanlara hak ettikleri ekonomik yararlar sağlanırsa’ kısmının gerçekleşmesinin bir hayal olması. Türkiye şartlarında devlet okullarında öğretmenlerin hak ettikleri maaşa kavuşmasının imkansızlığını tartışmaya açmak bile saçma olur bu noktada. Hatta o öğretmenle şanslı bile sayılırlar çünkü mezun olup senelerce atama bekleyen ama bir türlü atanamayan öğretmenlerin sayısı da her geçen gün artmaktadır. Eşyaların hikayesinde bahsedilen sistemin son etabındaki sonuçlarla aynı sonucu veriyor bu etap. Orada tüm çöplerin sağlıklı biçimde yakılması bir hayalken ve gerçekler küresel ısınmaya sebep olurken; burada çalışanların hak ettikleri parayı almaları hayal olup ‘umutsuzluğa çöküş’ sorununa sebep oluyor. (Soruna bu adı ben verdim.) (Şekil-6)

Şekil-6


3) Destekçi Yönetim/Yönetici Davranışı

Liderlik araştırmalarına dayalı olarak 1940’larda geliştirilmiştir. Bu yönetim biçimine göre yönetimin temel görevi, çalışanlarını desteklemektir. Eğer öğretmenler ve diğer çalışanlar kendilerine değer verildiğini, önemsendiklerini hissederlerse okulun amaçları için daha sıkı çalışırlar. Bu nedenle çalışanların özgeçmişleri, beklentileri, deneyimleri ve sahip olduğu değerleri iyi tanınır ve buna uygun davranış gösterilir. (Şekil-7) Yönetici öğretmenlerin verimliliklerini artırmak için destek olur.


Şekil-7

Sistemin açığı: Burada müdürün amacı insanları birleştirip ‘ahenklileştirerek’, çalışma durumuna sokmak gibi gözüküyor. Fakat bu ahenklileştirmek kelimesi benim düşüncelerime biraz ‘olduğundan fazla yüceltme’ anlamı sokuyor ki bu bir süre olumlu sonuçlar doğuruyormuş gibi gözükse de sonradan patlayacak, krize sürüklenecek bir sistemdir. Burada çalışanların ve yöneticelerin kendilerini en iyi şekilde tanımaları ve bilmeleri önemli şartlardandır.  Bu sistem uygulanırken gerekli şartlar sağlanır ise tehlikesiz bir çalışma ortamı yaratılabilir. Bu şartlar; adalet, saydamlık, dengeli düzeyde ilgi ve çift taraflı empatidir. 

4) Birlikçi Yönetim/Yönetici Davranışı

Meslek ve bilim insanlarının çalıştığı örgütlerde görülen ve son yıllarda bu tür örgütlerde yayılan bir yönetim biçimidir. Astların yeterliklerine güvenen, onların özgürce işlerini yürütebilecekleri ortamı hazırlayan kişidir. Yüksek düzeyde uzmanlaşmış personel çalıştıran örgütlerde bu çalışanların yaratıcılıklarından üst düzeyde yararlanabilmek için göreli bir özerklik sağlanır. Astlara örgütte uyulacak kuralları koyma hakkı tanınır. Takım çalışmasına dayanır. Üst yönetimin görevi, çalışanlara gereksinim duydukları çalışma ortamını hazırlamaktır. Çalışanların kendini yönetmek ve denetlemekte yetkin, sorumluluk alma konusunda istekli olması beklenir.

Sistemin açığı: Bu sistem gerçekten de bir insanın hayal edip bir kuruluşun uygulamaya geçirebileceği en ideal sistem olarak adlandırılmaya adaydır.
Burada çıkabilecek bir sorun vardır ki, eğer bu sorun çıkar ise bu sistem bu sorunun ardından aynı şekilde işlemeye devam edemez.  Bu sorunun kökeni elbetteki Hükümetler. Bildiğimiz gibi hükümetin atadığı müdürler için ‘sorumluluk’ kavramı ‘yetkiyi kullanma zorunluluğu’ anlamına geliyor. Yani bu bahsettiğimiz sistem işlerken hükümetten müdüre bir yazı gelir de, kendini yöneten ve denetleyen çalışanların istekleri dışında bir uygulama dayatılır ve müdür de burada insiyatif kullanırsa, bu sistem tekrar düzgün olarak işlemez. İşler tersine döner. Maalesef ki bu sistemin açığı da bu noktası. 

           
Bahsettiğim ilk sistemde hükümetlerin şirketlerin yanında yer aldığını fakat aslında halkın yanında yer alması gerektiğini söylemiştim. Hükümetler halkın çıkarlarını korumalı. Halkın sorunlarını çözmek için uğraşmalı; şirketlerin değil, demiştim. Okul yönetimiyle alakalı çizdiğimiz sistemler bütününde de aynı etkiyle karşılaşıyoruz. Burada hükümet öğrencinin ve öğretmenin; yani halkın çıkarını değil, kendi çıkarlarını koruyor. Öncelikle bu sorunun çözülmesi lazım. 

Okul yönetiminde kullanılması gereken sistem ne diye sorarsanız da benim fikrim bu anlattığım dört sistemin birleşiminin yapıldığı bir sistem olmalı. Okul müdürleri gerçekten liderlik özellikleri taşımalı. Yeri geldiğinde elinde bulundurduğu her çeşit gücü (ödül gücü, yasal güç, referans gücü, uzman gücü vb.)* kullanmalı fakat ‘insan’ ihtiyaçlarını, ‘insan’ haysiyetini de unutmamalı. Yetkisini olabildiğince birleştirici amaçlar için kullanmalı. Amacı birleştiricilik olan bir müdürün, kendi gücünün amaca götüren bir araç olduğunun farkında olacağını bilerek kuruyorum bu cümleleri. Müdür aynı zamanda yapıyı da kurmalı. İlişkileri düzenlemeli ve diğerleri  ile dostça, güvene dayalı, saygılı ve samimi ilişkiler geliştirmeli. Yani kısacası; başta çizdiğimiz doğrusal sistem dairesel olmalı diyorum tıpkı eşyaların hikayesinde anlattığım gibi. (Şekil-8) Bu dört sistem birbirinin içinden işlemeli, geçişli olmalı.


Şekil-8


*(Gücün Kaynakları
Ödül Gücü: İstenen davranışları gösteren çalışanları,  yöneticinin ödüllendirmesidir.
Baskı gücü: Çalışanların istenmeyen davranışlarını,  yöneticinin cezalandırma yetkisidir. Örn. Çalışanları  azarlamak, sıkı denetim yapmak.
Yasal güç: Yöneticinin çalışanların davranışlarını  yalnızca yasal yetkilerinden güç alarak etkilemesidir.
Referans gücü: Yöneticinin, sıra dışı kişiliği ve güçlü  iletişim becerileri ile çalışanların davranışlarını isteyerek ve kendisini onunla özdeşleştirerek  etkileyebilmesidir.
Uzman gücü: Yöneticinin sahip olduğu uzmanlık bilgi  ve becerisinden kaynaklanan etkileme becerisidir.)



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder