4 Kasım 2012 Pazar

dağınıklık

Elle tutulur ve pat diye görmemem gereken ne kadar anım varsa hepsini çekmecelere, dolaplara saklamışım. Eşyalarım da odaya saçılmış mecburen. Dağınıklığım bu yüzden.

Anıları görmek üzer mi, özletir mi, pişmanlık mı uyandırır? Hayır, hiçbiri. Anıları görmek, yitip gitmenin, yitirmenin ne olduğunu hatırlatır ve sahip olunanlara sahip çıkmayı, değer bilmeyi öğütler. Anıları kuytu köşelere saklamaz, göz önünde tutup her gün yüzleşirseniz, o öğütler sıradanlaşır ve duymamaya başlarsınız, duysanız da aldırmazsınız. Annenizin ‘sıkı giyin evladım’ından bir farkı kalmaz - ki gerekli gereksiz sık duyarak aşina olmasak ne haklı bir öğüttür o. Bu yüzden lazımdır kilitli çekmeceler, kutular ve dolaplar... Duvarlar ve çerçevelerse değerini bildiğimiz, emek verdiğimiz, ait olduğumuz ve bizim olan hoş anılarımız içindir. Onları göz önünde tutmak gerekir. Diğerlerini saklayın. Unutmamak için saklayın, unutun. Doğru zamanda hatırlamak üzere unutun. Ki aynı hatalara düşmeyesiniz.

Tuz yalasam tüm gece su düşlerdim. Seni seviyorum demeyişim bu yüzden, tüm gece onu düşlemeni istemem diye boşa dememişler. Tıpkı geçmişin anılar vesilesiyle kulağımıza sevgisini fısıldaması ve bizim de tüm gece gelecekte kavuşacagımız sevgiyi düşlememiz gibi.

Nilgün

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder