Masal her defasında olduğu gibi
bilinmeyen bir zamanda başlıyor. Bir esas adamı, bir esas kadını, bir kaç kötü
kalpli cadısı ve bir kaç da iyi kalpli cücesi var elbette. Develer tellal,
pireler berber olmuş mu; danalar bostana girmiş mi, ya da sabrına hayran
olduğum Rapunzel gerçekten saçlarıyla sevgilisini yanına çekmiş mi; bilmiyorum.
Bildiğim kadarıyla bu masalda mantığın ve onun sahtekarlığının kara
bulutlarıyla yapılan bir savaş var. Bulutların insanın gerçekliğine yakın kısmı
gri fakat ruhunun derinliklerine inip soyutlaştıkça, hayatı boyunca hiç renk
görememiş biri siyahı nasıl tanımlarsa o kadar kararıyor, yazık.
Küçük kızlar babalarından
dinlerken masallarını hiç akıllarına gelmez bir zaman sonra uyuşmuş
beyinleriyle bir adama aşk için yalvarmak ya da gururlu davranmak arasında
kalıp, onun kolundan çekmesini beklerken köprüden itişini hissedecekleri.. Canı
bedenden çıkarmadan cinayet işleyebilen adamlar varmış, ve onlar siyah ve
ürkütücü kabanlar giyip yine siyah kukuletalar altında yüzlerini saklamazlarmış
sanıldığı gibi.
Üzerinde kuru kafa tabelası olan
trafoların etrafında oyun oynayıp arada şüpheyle o trafolara bakmak ya da
kilitli olmadığını farkedip içeri girmek o kadar da tehlikeli değilmiş
diyebilmek için 20 sene geçmesi gerektiğini anlamak ve keşke o trafoda
kavrulsaydım demek bu anlattıklarımı masal yapmaktan çıkarır mı hala karar
veremiyorum.
Şunu iyi bilin ki, bir kuru
kafaya kurban gitmeyi yeğlediğiniz, canınızı almadan sizi öldürebilecek
birilerini hayal ederken, melek yüzlü, denizden daha mavi gözlü, sesini
duyduğunuzda o sesle beraber gelen huzura kapılıp gidebileceğiniz canavarları
da düşünün. Çünkü büyü sadece masallarda değil bu hayatın içinde de var. O
canavarlar içlerindeki çirkinlikleri dışlarındaki ilahi büyüyle
gizleyebiliyorlar.
Siz de aynadaki aksinizde
gözyaşlarınızı görüp emeklerinize acıyorsunuz sadece...
Sarılabildiğiniz tek şey
vicdanınız oluyor, canavarlar üzerinize saldırıp sizi canavar ilan etmeye
çalışırken ve emin olun onların ilan ettikleri o maduriyet sadece mağlubiyetten
ibaret, kazanan var mı, bu da her daim meçhul..
Feminist olun. Sevmeyin. Fedakarlık
yapmayın. Yoksa virüslerini size de bulaştırırlar. Sadece kendinizi sevin. Onlardan
uzak durun.
Nilgün.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder