Anıların içine sıkışmak.
Zaman uzun bir tünel olmuş, etrafında 360 dereceye serilmiş
ve tünel boyu uzanan fotoğraflar var; hani anlar. Bazılarını anlatmaya anlar da
yetmemiş; facebook’daki gibi mini videolar sıkıştırılmış dibe köşeye. :)
Yürüyorum yürüyorum, anların tünelinde; anıların içinden
yürüyorum. Şu filmlere konu solucan delikleri bu tünelde ‘ohoo avuç avuç’. :) Bu yüzden diyorum ya zaten sıkıştım diye. Bitmiyor,
her gün yenileri ekleniyor, kendisini geçmişe bağlayacak bir delik buluyor,
geri dönüyoruz; ben ve onlar.
Her seferinde farklı hisler doluyor içime, her seferinde farklı
manalar zuhur ediyor.
Anlayamadıklarımı anladığım, yanlış anladıklarımı
düzelttiğim bir işim var sanki o tünelde. O tünelin emekçisiyim şu sıralar :)
Bazen çok gerilere atıyor beni, çocukluğuma dönüyorum.
Gülüyorum, kahkahalar atıyorum. İşimin en güzel yanı da bu olsa gerek :)
Gülmekten yorulup eve geldiğim zamanlar oluyor, düşüveriyorum yatağıma, huzuru
hissediyorum.
Nadiren de olsa geleceğe atıyor beni o solucan deliklerinden
muzur olanları. O zaman çok dikkatli oluyorum işte, başkalarının cümlelerini
kendim doldurmuyorum, onların yerine konuşmuyorum. Kendimi izliyorum sadece.
Bazen hoşuma gitmiyor. Bazen gurur duyuyorum. Sonra daha ileri gitmek
istiyorum, dışına atıyor beni tünel. Düşüyorum ‘şimdi’ ne zamansa o zamana.
Sıkılıyorum bazen, bitsin diyorum. Bir gün bitecek. Bitene
kadar, daha çok iş var o tünelde yapılacak.
Çok iş.