Hızlı hızlı
yürüyoruz. Hızlı hızlı konuşuyoruz. Hızlı hızlı tüketiyoruz sahip olduğumuz,
olmadığımız her şeyi. Seviyorum diyoruz tüketiyoruz, git artık diyoruz
tüketiyoruz, bağırıyoruz, sarılıyoruz, kuşku duyuyoruz ama hep tüketiyoruz, ne
yapsak tüketiyoruz.
Bu nasıl doğru olabilir?
Nasıl ne yaparsak yapalım tüketebiliriz ki?
İnanmayın artık şu yalanlara.
Biz tüketmiyoruz, sadece yaşıyoruz. Yaşam da bir
tüketme şeklidir derler, yemeyin, yaşam bir nevi edinimdir.
Mesela güvenmek tüketmektir
bence. Güvenmemekse kazanım. Çünkü güvenmeye güvenmeye güvenmeyi öğrenirsin. Güvenirsen
ya durağan kalırsın ya da güveni kaybedersin. Güvenmiyorum, tüketiyoruz demek
saçmalığın önde gideni bu yüzden.
Hem mücadele
edersen, emek verirsen, zor ulaşırsan, vazgeçemezsin. Pat diye seven, pat diye
vazgeçer. İlk gün güvenirsen üçüncü günü kendine zindan edersin. Tutku da
buradan doğar ya zaten. Seversin, emek verirsin, alışırsın; ve o da ne; al sana
tutku :)
Şimdi bu yazının
amacı ne? Hiç.
İki çok bilmişlik
edeyim dedim.
Nilgün
It's easy to fall in love, but when you fall in love, there ain't no easy way out. :)
YanıtlaSilSeninle muhtemelen yegane ortak noktamız rutin hayata karşı bu agresif bakışımız olabilir. Sanırım o yüzden yazdıklarını okumayı da seviyorum.
YanıtlaSilBu yorumun amacı ne? HİÇ:)
Hayatımın 'rutin' kısmında agresif olduğum bir gerçek fakat kendimce önemli gördüğüm bir iki kısmında agresifliğimi kendime sakladığımı da söylemeliyim. baskaldırı bana yaşadığımı hissettirse de kaybetmeyi istemediğim bir iki şey ile alakalı hoşgörü, anlayış ve uyum kıyafetlerimden çok memnunum.
Silben de sizin bloglarınızı takip ediyorum ve aynı sebepten ötürü okuyucunuzum :)