20 Temmuz 2012 Cuma

üç cümle


Biçimsel erdemle birlikte ölümsüz ilkelerin de kuşku konusu olduğu, her türlü değerin gözden düştüğü andan sonra, akıl eyleme geçecek ve artık kendi başarısından başka hiç bir şeye dayanmayacaktır.

En iyisi en baştan başlamak. Her şey oyunun aptalca bir başarısızlığa uğradığı herhangi bir akşam da başlayabilir. Bu birisinin  ‘Başka hiç bir şeyden bahsetmeden sadece kendimden bahsedecek olsam, kaderimin bana karşı çok acımasız olduğunu söylemem gerekir çünkü kaderim bir fırtınanın küçük bir tekneyle oynaması gibi oynuyor benimle.’ dediği anla birebir örtüşür. Çünkü genel anlamda insanlar başarısızlığı affetmezler. Siz de başarılı ve ilginç insanlarla çok sık karşılaşmazsınız. İnsanların kendini 18li yaşlarında nasıl hissettiklerini unutmuşsanız zaten anlatmaya çalıştığımı da büyük ihtimalle anlamazsınız. Çünkü mantıksal çözümlemeler, siz farketmeseniz de egolarınızla duygularınızın birleşmesinden oluşan bir üründür; 18li yaşlarınızın ürünü.. 

Olumsuz cümlelerin ardından basit sorgulamalarla karşılaşırsınız. ‘Tüm bu olanlarda beni rahatsız eden bir şey vardı ama ne olduğunu bir türlü bulamıyordum. Uyuşmuş gibiydim, korkmuştum ve dehşete düşmüştüm. Fakat yine de önemli olan bir şeyleri gözden kaçırdığımı hissediyordum. Tüm bu karmaşayı mantıklı bir şekilde açıklayacak şeyi.’ gibi. 

Bunun ardından suçlayıcı cümleler gelir. ‘Şu dünyada hiç bir gailesi bulunmayan, daimi tembelliğine haklı gerekçeler arayan birisi olduğun için her zaman aynı tutumu sergilemene şaşırmıyorum.’ gibi.

Oldukça bayağı olan bu üç cümle dikkate alınmamalıymış gibi gelse de, unutulmamalıdır ki bayağılık da bir tutumdur. Her tutum da bir parça esareti doğurur. Buhranlı beyinlerin esaretle birleştiği hal, bağımsız düşünebilme yetisine ket vurur. Yaşamla ölüm arasında bağımsız düşünce olamayacağı gerçeği de buradan doğar zaten. Buhranlı beyinler, buhranlarından esaretle -yani bir tutum belirleyerek kurtulduklarından bağımsızlıkları sonludur. Bu bakımdan sonsuz olabilen tek bir şey vardır ki, o da kişilerin suçluluğudur. Suçluluğun doğurduğu sorunlar küçük ‘yaşam’ kazaları olarak nitelendirilebilir. Öte yandan sorun bir kez ortaya konulduktan sonra arkadan gelecek sonucu engellemez bu kazalar. ‘Çok çalışıyorum. Onlardan ziyade kendim için, kendimi işsizlik ve yalnızlığın müzmin melaline kaptırmamak için geceli gündüzlü didiniyorum.’ diyen kişi buhranlarını kafasında oluşturduğu bir tutumla temizliyor fakat yaşam kazası yaptığının farkında olamıyor, çünkü hiç sormuyor, sadece cevap veriyor. Oysaki sorular gerçek cevaplardır. Gerçek cevaplar ise şüphesiz ki tehlike unsuru taşır. 

Bu yüzden kaçmayan ve sorgulayan beyinler, yanıttaki tehlikeyi göze alanlardır.


Nilgün

2 yorum: